Hepimizin başına gelmiştir, ya canımız konuşmak ister konuşacak kimsemiz olmaz, ya da dinleyen insan bulunur ama konuşmak içinden gelmez. Ya da bazen konuşursun ama kimse seni anlamak için uğraşmaz. Aslında ben kimi anlamak için çaba sarfettim ki?
Anlatmak istersin, içini dökmek... rahatlamak. Kulağa ne kadar hoş geliyo. Fakat istediğim neye sahip oldum ki buna sahip olayım. Sevmek istersin olay ticarete dökülür ve sevgiye karşılık beklenir, laf anlatırsın koşullar anlaşılmak için uygun değildir, beklentilerden ya fazlasını verirsin ya da karşılayamazsın. Gece olur, sırf gıcıklık olsun die güneşin doğmasını beklersin. Bulutlu bir gün olacağını bilerek hemde. işte böyle bi durumda duvarla konuşmaya başlar insan. Nasılsa konuştuğun insan seni anlamak için uğraşmaz, beklenti içinde olur, ya daha duygusaldır ya da duyguları alınmıştır, duymamazlıktan gelir ya da sesin ona ulaşmaya yetmez. mutlaka etrafta bir duvar vardır ya insanın içinde, ya arasında ya da arkasında. yönü farketmiyo. Ama mutlak gerçektir etrafta bulunan duvar. Çoğu sefer farketmesekte genelde portre bulunan bir duvara konuşmuşuzdur, kendimizi ifade etmişizdir. Ben artık sıkıldım insan süsü verilmiş duvarlarla konuşmaya çalışmaktan.
En yakın duvara döndüm, derdimi anlattım. Beni oda anlamadı, ama numara yapmadı en azından. Sahte bir ilgi göstermedi. Saatlerce dinledi, gıkını bile çıkarmadan hemde. Derdim var dediğimde sırtını dönmedi, beklentisi olmadı benden, ya da benim bir beklentim.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder